TOP

n çok yazmakta, söz söylemekte zorlandığım konudur ölüm… Çünkü ne yazsam ne söylesem ölümün çirkinliğini, çaresizliğini, karanlığını, soğukluğunu anlatamıyorum…  Ben, ölümü ‘hayatın gerçeği’ deyip soğukkanlılıkla karşılayabilenlerden değilim. “Nasılsa hepimiz bir gün öleceğiz” doğalığında da bakamıyorum duruma.  Bana göre her ölüm korkunç ve anlamsız… Hele

ç seslerimle kavgam büyük bu aralar… Fazlaca zalimler bana karşı, fazlaca sert ve acımasız. Genel itibariyle çok da şefkatli bir ilişkimiz olduğu söylenemez aslında. Ama şu aralar ekstra fazla öfkeliler… Birini sakinleştirsem diğeri başlıyor öfke kusmaya. Ne hepsine, tek tek “haklısın”

üçükken erkek gibi yetiştirilmiş ve bu yetiştirilme biçimini meziyet sanarak bu role kendini fena kaptırmış “erkek Fatmalar” toplaşın, bişey anlatıcam… Ebeveynlerinin erkek evlat sevgisi yüzünden, onların projesine uygun yani “kız çocuğunu, erkek çocuğu gibi yetiştirme projesi”ne uygun yetiştirilen kız çocukları, şu