TOP

Ölümün ortasındaki bürokratik gülüşü yazın!

Depremin 20. günü geride kalırken çürümüşlüğe dair görmediğimiz şey kalmadı. Utanmazlığın, pişkinliğin, işgüzarlığın alasını gördük, şükür (!)

Gazeteciler dört bir koldan veryansın ediyor “bunu yazın, bunu unutmayın…!” 

Biri #yazdeftere hastagi oluşturuyor, “hesap sorulması gereken her şeyi bir bir buraya yazalım” diyor. Öbürü liste tutuyor, beriki arşiv oluşturuyor… 

Hafızasız bir toplumuz çünkü. Hemen unutuyoruz her şeyi. Hesap sormadan, öfkemiz gerekli yerlere ulaşmadan, yapılan-yapılmayan her şeyi unutuyoruz. 

Her şeyi yutuyoruz. 

Hafızasızlık da felaketler gibi bizi öldürüyor…

Hesabı sorulmamış her ölüm, her adaletsizlik zamanın karanlık labirentinde kayboluyor…

Her ölüm zamanaşımı, her adaletsizlik delil yetersizliği! 

İşte bu yüzden, ısrarla “yazın” çağrısında bulunuyor herkes. Söz uçar, yazı kalsın bari. Yazdıklarınız, not ettikleriniz, arşivledikleriniz delil olarak kullanılabilsin diye yazın! Gördüğünüz tüm adaletsizlikleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları, sorumsuzlukları, işgüzarlığı, iş bilmezliği hepsini yazın! 

Deprem bölgelerinde canhıraş çalışan, ilk günden beri depremzedelerin acısını paylaşan, onlarla birlikte aç-susuz kalan, soğukta kalan STK’ları, gönüllü yardım ekiplerini, yardıma koşan sanatçıları, aydınları “vatan haini” ilan edenleri yazın!

Halkın acil ihtiyaçlarına koşmaktan, yaralarını sarmaktan başka bir amacı olmayan insanları, tek tek isim zikrederek meclis kürsülerinden, cami kürsülerinden hedef gösterenleri yazın!

Kendi yetersizliklerini ve beceriksizliklerini öfkeyle, linçle, kara propagandayla örtbas etmek isteyenleri yazın!

Halkın kendi çabalarıyla hazırladıkları yardım tırlarına göz dikenleri, o tırlara kendi 

kurumlarının pankartlarını asmak isteyenleri, sarsılan güvenlerini göstermelik pankartlarla kurtarmaya çalışanları yazın!

Falanca partinin diye sevmedikleri, beğenmedikleri gurupların-kurumların yardım tırlarına el koyduklarını yazın! 

Arama kurtarma çalışmalarına katılmak isteyen madeniceye “yıllık iznin varsa git” diyen işvereni yazın! Vicdansız patrona rağmen depremin ilk gününde yardıma koşan madenciyi işinden edenleri yazın! 

Buna karşılık deprem bölgesine günler sonra gelen devlet erkanını yazın!

Geldiklerinde de insanların acısına yüz çeviren, kızgınlığını, öfkesini dinlemek yerine sırtını dönen, tehdit dilinden vazgeçmeyen devlet erkanını yazın!

Ölümün ortasındaki bürokratik gülüşü yazın! 

Çürümüşlüğü yazın! İktidar sarhoşluğunun böylesi acı bir felaketi bile “allahın lütfuna” çevirme korkunçluğunu yazın!   

Tahtlarından indirilmekten korkanların, seçimi erteleme gayretlerini yazın! “Anayasalar kutsal metinler değillerdir, seçimler ivedilikle ertelenmeli” diyerek yasaları ve halkın iradesini hiçe sayanları yazın!

İvedilikle yaptıkları başka şeyler de var: Delilleri karartmak! 

Hatay’da bulunan ve içinde resmi delil niteliğinde yüzlerce evrakın olduğu Yapı Denetim ve Yapı Malzeme Şube Müdürlüğü binasının yıkımı için ivedilikle karar çıkartanları da yazın! Hatay ve civar bölgelerdeki yıkılan konutların imar izinlerinin kanuna uygun olup olmadığıyla ilgili evrakların bulunduğu bu klasörlerin, güvenli bir alana tahliye edilmesi için enkazın başında nöbet tutan avukatları “terörist” ilan edenleri yazın!

İktidarlarıyla birlikte çürüyen kurumlarını yazın!

“Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli yok” diyerek rezil rüsva açıklamalarına bir yenisini ekleyerek çocukların yakasından düşmeyen Diyanet’i yazın! 

Anaların enkazdan kurtardıkları çocuklarını tarikatlerden, cemaatlerden koruyabilmek adına çadırlarda sabahlara kadar nöbet tuttuklarını yazın! 

Depremde kimsesiz kalan çocukları kaçıran vicdansızları yazın!

Halkın gözünde meşruiyetini çoktan kaybetmiş iktidarın; meşruiyetini baskıyla, zorbalıkla sağlamaya çalıştığını yazın!  

Mafya düzenini yazın!

Yönetemedikleri her krizde “Olağanüstü Hal” ilan ederek aldıkları keyfi kararları, antidemokratik uygulamaları yazın! 

İnsanları çadırlarından alıp götüren ve bir daha geri getirmeyen polisleri yazın!

OHAL’in keyfi gözaltılar demek olduğunu, insanların gözaltında işkence gördüğünü, işkenceden öldüğünü yazın!

OHAL’ın internete erişim engeli demek olduğunu yazın! Tüm yardım çağrılarının sosyal medya üzerinden insanlara ulaştırıldığı halde, sırf eleştirilmekten korktukları için sosyal medyaya erişim engeli getirenleri yazın!

OHAL de ilan etseler koruma sağlayamadıklarını, yağma iddialarıyla insanların birbirlerini öldürdüklerini yazın! 

Şiddetin, insanların acılarının arasında kol gezdiğini; birinin parfüm çaldığı iddiasıyla kadınlara şiddet uyguladığını, diğerinin “mazot çaldınız” diyerek insanların evini bastığını, 70 yaşında bir kadını darp ederek yüzünü gözünü morarttığını yazın! 

Görevi doğal afet yönetimi ve koordinasyonunu sağlamak olan AFAD’ın enkaz altındaki insanları kurtarmak yerine, enkaz altından banka kasaları çıkardığını yazın! AFAD’ın görevinin para kasalarının başında nöbet tutmak olmadığını yazın!  

Enkazların altından hala yardım çığlıkları gelirken, o yardım çığlıklarına kulaklarını kapatanları, arama kurtarma çalışmalarını tez elden sonlandıranları yazın!

Kepçe operatörleriyle insanların dirisini, ölüsünü molozlara karıştırdıklarını yazın! 

Ha bir de halktan çaldıkları paralarla bağış “şov”ları yapan hırsızları yazın! 

Şov yapmakta bile geciken, ancak depremin onuncu gününde bağış toplama zahmetine girişenleri yazın! 

Şov niyetine havada uçuşan milyonlara rağmen depremin 20. gününde insanlara hala doğru düzgün çadır temin edilemediğini, depremzedelerin açlıktan, soğuktan öldüklerini yazın! 

İktidarın sözcüsü, depremlerle ilgili hükümete yönelik eleştiriler için “bunları not ediyoruz” diyor. Yani ortalık bir durulsun icabına bakacağız diye tehdit ediyor. 

Biz de not ediyoruz… 

Bebeği kucağında donarak ölen annenin, ölen kızının enkazın altından çıkan elini bırakamayan babanın, yüz bine yakın can kaybının ve geride kalanların ömür boyu mahkum oldukları acının hesabının sorulacağını not ediyoruz!!! 

 

 

*****

Bu yazı 25.02.2023 tarihinde Bianet.org’da yayımlanmıştır